HARE KRİŞNA BİLİNCİ

Cumartesi, Mart 31, 2007

VEDİK KOZMOLOJİ



Kozmoloji, önemi ve yapısı dahil olmak üzere fiziksel evrenden bahseder. Bir kimse, ruh ve ruhun Tanrı ile olan ilişkisine odaklanmış olan Vaisnava metinlerinin bu konuyla ilgili bir şeyler söylemesini hayret verici bulabilir. Sonsuz evren, spiritüel olana zıt olarak maddi bir olgu olduğu nettir. Buna rağmen Vaisnavizmi anlayan bir kişi, onun sadece spiritüel konularda değil, aynı zamanda tüm maddi şeylerin spiritüel boyutuyla ilgilendiğini bilir. Vaisnavalar bu evreni ve onun teçhizatlarını Tanrının hizmetinde kullanmaya ve anlamaya çok düşkünlerdir. Bu ruh içinde, Vedik edebiyatı maddi evrenlerin ve Tanrı’nın arayışı içinde gezegensel sistemlerde yaşamanın bir diğerine göre avantajlı veya dezavantajlı olabileceğinin detaylı analizini içerir.

Şaşılacak şekilde, bu antik metinler modern araştırmalarda hala bilinmez olan evrenin detaylarını sunar. Bir kimse bu bilgileri kabul edebilir veya reddedebilir, ancak onun katışıksız ciltleri kişide merak uyandırabilir: eski çağ insanları bu ayrıntılı bilgiyi nereden buldular ve onların kozmoloji bilgileri nasıl oluyor da bu kadar tutarlı ve eksiksiz?

Vedik kozmoloji üzerine en önemli metinler Bhagavatam ve Visnu Puranadır fakat konu, mistik metin olan ve yaklaşık iki milyon yıl önce güneşden bir yarı tanrı tarafından ortaya çıkmış Surya-siddhanta nin tüm karisikligiyla açıklanmıştır. Temelde kozmoloji, maddi oluşumu, her biri içinde basit madde tabakalarını içeren küresel bir kabuktan oluşan sayısız evrenlere böldüğünü bulmuştur. Her evren yüksekten alçağa on dört gezegenler sistemi içerir. İlginç bir şekilde, Vedik kozmoloji jeosantriktir yani dünyayı evrenin merkezi kabul eder. Dünya ve benzer gezegenler, gezegenler sisteminin ekseninin ortasındadır. Bununla birlikte öyle değildir, etnosentriktir; Meru Dağı bu sistem içinde evrenin merkezi olarak tanımlanır, Hindistan Yarım adasınını uzağında bulunur. Şuna dikkatleri çekmek gerekir ki, mistik anlamda Vrindavan evrenin merkezi olarak kabul edilir.

Yeryüzü gezegenleri kozmosun her iki uç noktasına eşit uzaklıkta kabul edildiğinden, bu alemin bir kimsenin karmasını çözmek için, yüksek kürelerin cennetsel hoşnutluğu ile alçak gezegenlerin cehennemsel acıları arasında ideal bir orta zemin oluşturduğu kabul edilir. Büyük yarı tanrılar yüksek gezegenlerden, yeryüzünde doğmak için dua ederler, böylelikle onlar Tanrinin hizmetinde yeterince meşgul olabilmek için duyusallıktan kaçınabilirler; alçak gezegenlerde acı içindeki canlılar yeryüzü bölgesinde doğmayı umut ederler çünkü daha yüksek hedefleri takip etmek için daha fazla acıdan kurtulabilirler.

Yedi cehennem Vedik metinlerinde isimlendirilir ve orada yaşayan talihsiz kimselerin nelere katlandığı ayrıntılı detaylarla ile tanımlanır. Yeryüzü, Svarloka, Bhuvarloka ve Bhurloka (Dünya) dan oluşur. Bir kimse buradan Mharloka, Janaloka, Tapoloka ve Satyaloka olarak isimlendirilen, yarı tanrıların yüksek gezegenlerine ilerleyebilir—tabi, eğer dindar ve iyi karmasını arttırırsa. Yoksa düşük gezegenlere geri düşer.

Vedik metinleri yüksek gezegenlerde hayatın olağanüstü süresini ve günbegün canlıların ilgilerini detaydan kaçınmadan tanımlar. Yine çok şaşırtıcıdır ki, bu çok eski metinler kapsamının ötesinde olduğu görülen bir konu hakkında böyle oldukça detaylı bilgiler sunar.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home